Putin, Stalin’in Devrimci-Sosyalist Mirasını Gasp Etmeye ve Çarpıtmaya Çalışıyor!

Putin, Stalin’in Devrimci-Sosyalist Mirasını Gasp Etmeye ve Çarpıtmaya Çalışıyor!

Rus şovenistlerinin Sovyet tarihine yaptığı göndermeler, modern revizyonizm artıklarının başta Lenin ve Stalin olmak üzere Sovyet figür ve simgelerini kullanarak yaptıkları propaganda bizleri yanıltmamalıdır.

28 Ağustos 2025

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Alaska eyaletinde Trump ve Putin arasında bir zirve gerçekleşti. Bu buluşma birçok açıdan simgesel anlam ve mesajlarla doluydu. Özellikle medyaya açık ve büyük bu tür diplomatik temaslarda modaya dönüşen simgeler, gizli mesajlar, derin metinler gibi yorumlar, komplo teorilerinin kol gezdiği bu “sosyal” medya çağında siyasi analizleri idealizmin bataklığına sürüklemektedir ve simgeler içeriğin önüne geçebilmektedir.

Alaska, Rus İmparatorluğu’nun bir kolonisi olarak 18. yüzyılda fethedilmiş, ardından dönemin yetersiz teknik imkanları ve elverişsiz koşulları sebebiyle bölgede yaşayan yerli halklar ve yeraltı-yerüstü kaynaklarıyla birlikte ABD’ye belli bir ücret karşılığında teslim edilmiş bir bölgedir.

Dolayısıyla Trump için bu bölge zirveyi gerçekleştirmek için fevkalade bir anlam taşımaktadır. Dünyayı yeniden paylaşmak, kabaran çatışmalı bölgelerin önünü kesmek ya da yönünü değiştirmek gibi emperyalist ve halk düşmanı rüyalarla gerçekleşen bu buluşmaya, çar olmaya soyunan Putin’i zamanında onlardan satın alınmış bir Amerikan eyaletine davet etmek bu mesajlardan ilkiydi.

İkincisi ise hem Putin’in Alaska’da Sovyet askerlerinin mezarlarını ve ardından bölgedeki Ortodoks kilisesinin önde gelenlerini ziyaret edişi hem de Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un üzerinde CCCP (SSCB) yazan bir kıyafetle gazetecilere görüntüler vermesiydi.

Trump’la birlikte Amerikan tarzı siyasetin açıktan bir şova dönüşmesi ve bu tür buluşmaların ya da organizasyonların yığınla saçmalık ve göndermeler içermesi artık alışılmış bir durumdur ve üzerine de çokça yazılıp çizilmiştir. Ancak Putin’in ve yardakçılarının Rus şovenizmi ve Rus emperyalist rüyaları için, enternasyonal proletaryanın ve ezilen dünya haklarının ortak bir kazanımı olan SSCB’yi kullanmalarında bizim için önemli dersler vardır.

Rus şovenizmi ve temsilcileri ellerini Sovyetler Birliği’nin mirasına iyiden iyiye uzatmıştır. Kendi emperyalist rüyalarını yarattıkları Rus-Ortodoks kimliği üzerine inşa etmeye çalışmaktadırlar. Yalan ve iftira ile palazlandırılan bu kimlik Rusya Federasyonu’nun yarattığı tüm çatışma ortamlarında gerekçelendirilen bir kimlik anlatısıdır.

Birkaç örnek vermek gerekirse, Kafkasya’da, (Çeçenistan, Abhazya, Osetya, Artsakh), Moldova’da (Transdinyester) ve son olarak Ukrayna’nın doğusunda parçası olduğu silahlı çatışma bölgelerinin şovenist anlatıları, gerek Çarlık Rusya’nın gerekse de SSCB’nin tarihinden ortaya çıkarılmaktadır. Ancak tüm bu etnik, dini ve tarihsel çatışmaların temelinde büyük Rus burjuvazisinin kâr ve servet hırsı yatmaktadır.

Tekrar etmekte fayda var, günümüzde Rus şovenizmi SSCB’de ortaya çıkan modern revizyonizm ile göbekten birbirine bağlıdır. Putin’in deşip durduğu, Sovyetler Birliği mirasını yağmaladığı gediğin kaynağı burasıdır.

Tarihsel olarak burjuva devletlerin anti-komünizm adı altında kurduğu bir askeri ittifak olan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ise başından itibaren SSCB’yi coğrafi, ideolojik, ekonomik ve askeri olarak kuşatma altına almaya çalışmış ya da almıştır. Zira SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti burjuva devletlerin karşısında konuşlanmış, onların ekonomik, askeri ve ideolojik saldırılarına karşı koyabilen güçlerdir.

Ancak tarihsel süreçte bu iki ülkede de modern revizyonizm ortaya çıkmış, sosyalizmden geriye dönüşler yaşanmış ve nihayetinde iktidarı ele geçirmiştir. Modern revizyonizm, kendi çelişkili bütünlüğü ve ideolojik arka planı nedeniyle kapitalist dönüşüme doğru ilerlerken bayraklarından başta “çekiç-orak” olmak üzere komünizmin simgeleri eksik olmamıştır.

Modern revizyonizm dolayısıyla halk düşmanlığında, yoğun ideolojik propagandada, “derin devlet” gibi karmaşık faşist devlet aygıtlarında ortaklaşan NATO güçlerinin bir yansıması olan, başta Rus şovenizmini körükleyecek oligarkları yaratarak ya da ortaya çıkmalarını sağlayacak koşulları yaratarak, onları dolaylı bir şekilde desteklemiş ve bu sayede SSCB coğrafyasında ve etki alanında sonu gelmeyen sosyal, etnik ve dini gerilimlerin önü açılmıştır.

SSCB’nin devrimci mirası

Ancak gelinen noktada Rus emperyalizmi eski Sovyet cumhuriyetleri başta olmak üzere dünyada kurduğu sömürgeci ilişkiler ile NATO güçlerinin büyük rakiplerinden (diğeri Çin sosyal emperyalizmi) biridir. Bugün Rus emperyalizmi, -rakip emperyalistlere göre- sermaye ihracı güçsüz olmasına rağmen, sosyalizm döneminin özellikle savunma ve silah sanayi alt yapısına dayanarak rakiplerine meydan okumaktadır.

Devrimci iç savaş yıllarında halklar için bir mezbahaya dönüşmüş Çarlık Rusya’yı alaşağı eden, beyaz ordulara meydan okuyan, adeta yedi düvelle savaşmış ve zafere ulaşmış Ekim Devrimi, yirmi yıl sonra Avrupa’yı kana bulayan Nazi Almanyası’nın savaş makinesini dize getiren SSCB; işte tüm bu deneyim ve birikimlerin insanlığa bıraktığı miras oldukça büyük ve önemlidir.

Bunu gayet iyi bilen Rus burjuvazisi, bu birikimi ve özverili mirası kendi hakim ulus şovenizmine yakıt olarak kullanmaya çalışmaktadır. Modern revizyonizmin tüm devrimci Bolşevik değerlerin içini boşaltıp, onları değiştirdiği gibi, Rus burjuvazisi de halkların bu özverili mirasına el uzatmaya çalışmaktadır.

Ancak bilinmelidir ki, Ekim Devrimi ve ardından gelen iç savaş yıllarında, halk dişini tırnağına takmış, sadece zafer kazanmak için değil, insanlığa bir miras bırakmış olmanın bilinciyle yoku var edebilmiş, büyük bir devrim hareketini ve bilincini bizlere teslim etmiştir.

Bu iç savaşta günümüz Putin’inin temsil ettiği zihniyet de sahadaydı ve bu gerici yapılar Beyaz Ordular içinde savaşarak, diğer emperyalistlerle işbirliğine gitmiş, kendi memleketlerini emperyalistlere peşkeş çekmenin yollarını açabilmek için silaha sarılmışlardı. Öte yandan Ekim Devrimi Orta Asya’da soykırımcı İsmail Enver’in ipini çekmiş, karşısında ne kadar sınıf düşmanı ve karşı devrimci varsa hepsinin üstesinden gelebilmişti.

İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Sovyetler Birliği’nde yirmi milyondan fazla insan Nazi savaş makinesine karşı sosyalist anavatan savunmasında canını yitirmiştir. Bu topyekün seferberlik, halkın yine kendi elleriyle yarattığı değerler ve insanlık mirası sebebiyle mümkün olabilmiştir.

Halkın kendine ve geleceğine olan inancı sayesinde, yoldaş Stalin’in önderliğinde zafere ulaşılmıştır.

Ekim Devrimi deneyimini pek ağızlarına almayan azılı komünizm düşmanı Rus emperyalistleri, SSCB yazılı kıyafetler giymekte kendilerinde bir beyis görmemektedirler. Oysa SSCB’yi yaratan Ekim Devrimi’dir ve İkinci Paylaşım Savaşı’nda zaferi getirense halkın sosyalist anavatana ve geleceğe duyduğu güven ve inançtır.

Peki, Putin’in ve benzerlerinin dünyanın neresinde olursa olsun peşine düştükleri şey, her meseleyi bir çatışma noktasına taşımaya olan gayretlerinin sebebi nedir? Ceplerine girecek sermayeden, dünyanın talanının ve halkların ürettiği değerlerin gaspından başka bir şey değildir.

Anti-emperyalizm basitçe ABD/İngiliz emperyalizmi karşıtlığından ibaret değildir. Evet, dünya ve halklar tarihinde açtığı yaralarla başı çeken ABD/İngiliz emperyalizmidir. Hatta Rus-Çin bloğundan daha atılgan ve yağmacı olan da bu bloktur.

Ancak yine de bu ikilemde bir taraf tutmaya çalışmak bizleri tarihin yanlış tarafına koyacaktır. Emperyalist bloklar içindeki işbirlikleri belirli tavizler ve toleranslar üzerine kurulu birlikteliklerdir. Bunlar çelişkili ittifaklardır. Bugünkü ittifaklar yarının düşmanları pekala olabilir.

Onların itici gücü sermaye sahipliğindeki yarış ve halklar üzerindeki baskı ve zulüm politikalarında olan ortaklıklarıdır.

O halde bu güçlerden hangisi halkların dostu ya da kurtarıcısı olabilir ki?

Rus şovenistlerinin Sovyet tarihine yaptığı göndermeler, modern revizyonizm artıklarının başta Lenin ve Stalin olmak üzere Sovyet figür ve simgelerini kullanarak yaptıkları propaganda bizleri yanıltmamalıdır. Sırf bu sebeplerle Rus emperyalizminin tarafında olanlar ya da onları sempatik bulanlar sınıfa ve tarihine ihanet etmektedirler.

Tarih haklı ve haksız savaşlarla doludur. Putin’in eline ne geçerse uğruna ateşe attığı bu savaşlar ise haksız savaşlardır. Haklı olan savaş, ezilen sınıfların ve halkların düşmanlarına, burjuvazinin silahtarlarına, soytarılarına, şarlatanlara, modern revizyonistlere, hakim ulus şovenistlerine… topyekün burjuvaziye karşı olan savaşıdır.