İbrahim Kaypakkaya, katledilişinin 52’nci yılında İstanbul’da anıldı

İbrahim Kaypakkaya, katledilişinin 52’nci yılında İstanbul’da anıldı

52 yıl önce Diyarbakır işkencehanelerinde katledilen komünist önder İbrahim Kaypakkaya, Kadıköy’de düzenlenen etkinlikle anıldı. Konuşmalarda, Kaypakkaya’nın fikirlerinin güncelliği ve ihtilalci kopuşun simgesi olduğu vurgulandı.

18 Mayıs 2025

SMF, Partizan ve YDİ Çağrı, komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı katledilişinin 52’nci yılında Kadıköy’de andı. Anmada, “Nerede bir direniş var ise Kaypakkaya orada yaşıyor. Komünizmi hâkim kılmak için mücadeleyi yükseltmeliyiz” vurgusu yapıldı.

Partizan, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Yeni Dünya İçin Çağrı (YDİ Çağrı), 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır işkencehanelerinde katledilen komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı katledilişinin 52’nci yılında andı. Anma, Kadıköy’de bulunan Sosyalist Meclisler Derneği’nde gerçekleşti. Kızıl Parti, Yaşam Ağacı Derneği, Sosyalist Mücadele İnisiyatifi (SMİ), Sosyalist Gençlik Hareketi (SGH), Sosyalist Lise Meclisleri (SLM), Proleter Devrimci Duruş (PDD), KOMÜN, Yeni Demokrat Gençlik (YDG), Yeni Demokrat Kadın, BDSP, KÖZ ve çok sayıda kişi katıldı.

Anma, ilk olarak devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından konuşmacılar söz aldı.

‘Kaypakkaya hâlâ güncel’

İlk olarak Partizan temsilcisi söz aldı. Temsilci, Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın fikirlerinin hâlâ güncelliğini koruduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

“Kaypakkaya’nın katledilişinin üzerinden 52 yıl geçti ama 52 yıldır bazı şeyler değişti, bazı şeyler değişmedi. Değişmeyenlerin arasında Kaypakkaya’nın görüşlerinin güncelliğini koruması, toplumsal gelişmeler içerisinde Kaypakkaya’nın fikirlerinin her defasında yeniden yeniden doğruluğunun ispatlanması var. Kaypakkaya’nın Türkiye’nin, TC’nin yapısına, mücadelenin yol ve yöntemlerine, şiddetin zorunluluğuna, Kemalizm ve Kürt ulusal sorununa dair söylediklerinin güncelliği, bilimselliği, doğruluğu hâlâ baki. Değişmeyen bir şey daha var: 52 sene geçti ama faşizmin, TC devletinin Kaypakkaya korkusunda da bir değişiklik yok. Bunu 1 Mayıs’ta Saraçhane eylemlerinde ve bu sene yine güncel olarak 18 Mayıs çalışmaları sırasında bir kez daha deneyimledik, bir kez daha yaşadık. Yürüttüğümüz Kaypakkaya’yla ilgili çalışmalar boyunca, özellikle 1 Mayıs da dahil olmak üzere Kaypakkaya’nın resimlerinin olduğu bütün şablonların, stickerların, afişlerin bilinçli bir şekilde dolaşılarak parçalandığına tanık olduk. Devletin Kaypakkaya korkusu değişmedi. Kaypakkaya’nın görüşlerine dair endişeleri ve kaygıları hâlâ değişmedi. Aradan 52 yıl geçti ama bu süre içerisinde Kaypakkaya’nın ortaya koyduğu fikirler, bilimsel görüşleri, yöntemi, metodolojisi hâlâ güncelliğini koruyor. Bizim açımızdan da asıl olan bu. Kaypakkaya, çok kısa bir ömründe bu ülkenin tabu olarak görülebilecek birçok sorununa parmak bastı, analizler yaptı ve sürekli kendini aştı.”

‘Nerede bir direniş varsa Kaypakkaya orada yaşıyor’

Bu sene ‘Nerede bir direniş varsa Kaypakkaya orada yaşıyor’ ifadesini kullandıklarını kaydeden Partizan temsilcisi, “Bu basit bir ajitasyon ifadesi değil. Saraçhane’de, Gezi direnişinde, işçilerin patronlara karşı yürüttüğü mücadelede ya da Kürt ulusunun ulusal sömürü ve baskıya karşı yürüttüğü mücadelede direnenler ve mücadele edenler için Kaypakkaya’nın bir başvuru adresi olduğuna inanıyoruz. ‘Nerede bir direniş varsa Kaypakkaya orada yaşıyor’ ifadesi de gerçekliğini biraz da buradan alıyor. Bu anlamıyla 52 sene geçti. Bütün baskılara, yok sayma ve saklama çabalarına karşı Kaypakkaya bugün burada yaşıyorsa hem düşüncelerinin bilimselliği ve doğruluğu hem de ardıllarının verdiği can bedeli mücadele sayesinde diye düşünüyoruz. Bir kez daha Kaypakkaya şahsında bütün Mayıs şehitlerini, bütün devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz” dedi.

Partizan temsilcisi konuşmasında ayrıca İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci örgütlenme anlayışına ve öncülük rolüne de dikkat çekti:

“Kaypakkaya yalnızca bir teorisyen değil, aynı zamanda devrimci pratiğin inşasında öncü rol üstlenen bir kadroydu. Onun örgüt anlayışı, halk savaşı stratejisiyle birleşerek somut koşullarda devrimi mümkün kılacak yolların arayışına dayanıyordu. Bugün bizler de bu anlayışla hareket ediyoruz. Kaypakkaya’nın örgütlenme anlayışı, bireylerin değil, halkın ve ezilenlerin kolektif mücadelesinin ürünü olan bir devrimci hattı temel alır. Bu nedenle onun mirasını yaşatmak, sadece onu anmakla değil; örgütlenmek, mücadele etmek ve devrimci hat üzerinde yürümekle mümkündür.”

‘Kaypakkaya farklı bir kopuşu temsil etmektedir’

Ardından söz alan SMF temsilcisi, Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın devlet tahlili ve politik iktidar mücadelesindeki netliği nedeniyle farklı bir kopuşu temsil ettiğini şu sözlerle anlattı:

“Coğrafyamızın mücadele tarihi, kendi bağrında büyük atılımların ve kopuşların tarihidir. Coğrafya tarihimizde çok zengin birikimlerin ve atılımların mayalandığı nihai beşik 71-72 ihtilalci kopuşudur. Deniz, Mahir ve İbrahim’de cisimleşen bu süreç, tasfiyeciliğe, parlamentarizme, pasifizme neşter vurdu. Siyasal iktidarın zor aygıtlarına karşı devrimci zoru karşısına dikti. Bu son derece anlamlı atılım, değerinden herhangi bir şey kaybetmediği gibi yakıcılığını daha fazla hissettirmektedir. Ama kuşkusuz ki bu süreçte politik kopuşu sağlaması, egemen tarih yazımından sıyrılması, tarihin bilimsel değerlendirmesini yapması, sosyalizm ve komünizm mücadelesini somuta büründürmesi, içinde bulunduğu koşulların materyalist değerlendirmesini yapması, ulusal kalkışmaların objektif ele alınması, manipülasyona dayalı tarih yazımını çöpe atması, ulusal katliamlara özel dikkat çekmesi, devlet tahlili ve politik iktidar mücadelesindeki netliği nedeniyle Komünist Önder Kaypakkaya farklı bir kopuşu temsil etmektedir. Marksist, Leninist ve Maoist ideolojiyi bilince çıkarma kavrayışı da farklı bir niteliği temsil etmektedir. Ki bu nesnelliği ve ihtilalci özü sebebiyle egemenlerin baş düşmanı olmuştur. Sadece egemenlerin saldırılarıyla sınırlı olmayan bu ihtilalci kopuş, dönemin zayıflarını taşıyan örgüt ve kişiler tarafından şaşkınlık yarattığı kadar ürküntü de yaratmıştır. Yani Kaypakkaya, coğrafya tarihinde bir ışık huzmesi olup karanlığa boğulan ve hasıraltı edilen olgulardan ihtilalci bir atılım ve kopuştur.”

‘Özünü bilmeme, ufkunun sınırlarını bilince çıkaramama hâlidir’

SMF temsilcisi, İbrahim Kaypakkaya’nın komünist mirasa bilimsel bir anlayışla yaklaşan, bu mirası ileriye taşıyan bir öncü ve önder olduğunu söyledi:

“Kaypakkaya, kimi oportünist tariflerin hiçbirine sığmayacağı gibi tek bir kalıba da sokulamaz. O ne bir köylü direnişçisi, ne bir kasketli önder, ne bir şabloncu, ne maceracı, ne de tek başına direnişe hapsedilen bir militandır. Bu ve buna benzer her kategorize etme, Kaypakkaya’yı anlamama ve kavrayamama hâlidir. Özünü bilmeme, ufkunun sınırlarını bilince çıkaramama hâlidir. Önder Kaypakkaya, Marks’tan Lenin’e uzanan, oradan Mao’ya yükselen komünist ihtilalci perspektifin coğrafya sathındaki tek temsilcisidir. Komünist mirasın ilerleyen özüne bilimsel kavrayışla yaklaşan komünist öncü ve önderdir. Kendi tarihselliği içerisinde doğru analiz ve perspektiflerin yaşama geçirilmesinin militanı ve öncüsüdür. Bu tahlil ve tespitleriyle ayan beyan ortadadır. Kaypakkaya’yı anmak lafzına sarılmak değil; onun ihtilalci özüne sahip çıkmaktır. Lenin, ‘Biz Marks’ın teorisini tamamlanmış ve dokunulmaz bir şey olarak görmüyoruz. Tersine, biz onun eğer yaşama uydurmak istiyorlarsa, sosyalistlerin her doğrultuda geliştirmek zorunda oldukları bilimin yalnızca bir temel taşına koyduğuna inanıyoruz’ der. Lenin’in bu veciz sözü, Kaypakkaya’nın kavranışı noktasında ele alınması gereken bir diyalektik perspektiftir.

Lafzına değil ruhuna sarılmaktır Kaypakkaya’yı anlamak. Bu bilinçle hareket etmeyen hiçbir özne devrimi ihtiyaçlarına cevap olamaz. Öncü ve önderlere en büyük haksızlık onları ölü cümlelere hapsetmektir. Diyalektik materyalist felsefede dogmatizmin ve şablonculuğun hükmü yoktur. Bu bağlamda bizler Kaypakkaya’nın ardılları ve o tarihin takipçileri olarak onun kelimenin gerçek manasında savunulmasının somut koşulların bilimsel tespitiyle olacağını düşünüyoruz. Çünkü o kendi somut koşulların analizini yapmaktan sakınmadı. Kürecik ve Malatya raporu bu bakış açısının yansımasıdır. Sınıfların tahlili ve devrimin yolu-yöntemi ve niteliği somut koşullardan beslenmiştir. Son raddede bu bilimsel bakış açısını kuşanmak metodolojinse sadık kalarak onu anmak geliştirmek kavramak ve ileriye taşımak tarihsel bir görevdir. Devrim şehitleri işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinin ateş topudur. Tarih işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesini omuzlayan öncüleri hafızasına kazımıştır. Silmek mümkün değildir. Tüm devrim şehitlerini anıyor, mücadelemizde yaşatıyoruz.”

‘Marksizm Leninizm’in kızıl bayrağını 1972’de yeniden göndere çekmeye önderlik eden komünist önderdir’

Yeni Dünya İçin Çağrı temsilcisi ise komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümsüz olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Yeni Dünya İçin Çağrı temsilcisi, “İbrahim katledildiğinde 24 yaşında idi. Sürekliliği sağlanmış komünist bir hareket yoktu. ML eserlerin birçoğu çevrilmemişti. Devrimci kadrolar sosyalist literatür ile yeni tanışıyordu. Dünya Komünist Hareketine modern revizyonizme karşı mücadele içinde ortaya çıkmış, ML’nin devrimci özüne sahip çıkan, kimi önemli yanlışları olan MZ düşüncesi eğemedi. İbrahim bu ortamda doğrunun ne olduğunu bulup ortaya ortaya koydu. Bugünde esası doğru ml bir çizgi geliştirdi. Bu çizginin bugünde geçerli olan kimi temel tezlerini şöyle özetleyebiliriz, O, Mustafa Suphi’den sonra komünizmin, Marksizm Leninizm’in kızıl bayrağını 1972’de yeniden göndere çekmeye önderlik eden komünist önderdir. 0, 1972’de Dünya Komünist Hareketi içinde süren iki çizgi mücadelesinde Marksist-Leninist safta yer tutan, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de revizyonizme karşı mücadeleye önderlik eden tek komünist önderdir. O, proletarya diktatörlüğünün sınıfsal niteliği; sosyalizm için mutlak gerekliliği, görevleri konusunda esas olarak Marksist-Leninist görüşler savunan tek komünist önderdir. O, proletarya önderliğindeki devrimin ancak işçi-köylü temel ittifakı üzerinde yükselen bir örgütlenme ile söz konusu olduğu Marksist-Leninist ilkesini kendine rehber edinen, her türden burjuva kuyrukçusu revizyonist görüşü mahkum eden tek komünist önderdir” dedi.

‘Kaypakakaya, yeni dünya mücadelemizde yaşıyor, hep yaşayacak’

Yeni Dünya İçin Çağrı temsilcisi komünizmi hâkim kılmak, mücadeleyi yükseltmek için şu ifadeleri kaydetti:

“Bugün de İbrahim’in tavır takındığı gibi hâkim sınıflar arasında, iki burjuva kutup arasında yürüyen bir iktidar mücadelesi var. Siyasi alan da AKP/MHP ile CHP arasında yürüyen iktidar mücadelesi, gerçekte TÜSİAD ile MÜSİAD arasında mücadeledir. Bugün de burjuva kliklerin kavgasından bağımsız sınıf mücadelesini yürütmek gereklidir. Tıpkı İbrahim’in yaptığı gibi. Genç komünist önder olarak İbrahim Kaypakkaya elbette hatasız değildi. Bütünlük içinden değerlendirildiğinde esası doğru, devrimci, Marksist, Komünist olan düşüncelerinin yanında, kimi önemli yanlış düşünceleri de vardı. Yanlışları ne kadar ciddi olursa olsun, İbrahim Kaypakkaya bir bütün olarak değerlendirildiğinde Marksist-Leninist komünist bir önderdir. Komünist harekette dönüm noktası, bir yeniden doğuş, devrimin kartalıdır. Bizler İbrahim Kaypakkaya’yı ‘ondan öğrenmek, doğrularına sahip çıkmak ve geliştirmek, hata ve eksikliklerine karşı mücadele ederek onları aşmak’, ‘komünizm davası için mücadeleye bütün benliği ile daha sıkı sarılmak’, ‘Komünizmi hâkim kılmak için mücadeleyi yükseltmek’ şiarlarına uygun olarak anıyoruz, anacağız. Katledilmesinin 52. yıldönümünde de Komünist önder İbrahim Kaypakakaya, yeni dünya mücadelemizde yaşıyor, hep yaşayacak.

Anma müzik dinletileri ile son buldu.