Trump Yolu, Barış Yolu Mu Olacak?

 Trump Yolu, Barış Yolu Mu Olacak?

“İşgal ve imha etme fikri var oldukça gerçek anlamda barış ve huzur olabilir mi?”

26 Ağustos 2025

Ermenistan ve Azerbaycan arasında Washington’da imzalanan, Azerbaycan ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayacak ve Ermenistan’dan geçecek olan “Trump Barış ve Refah Yolu”nun Azerbaycan ve Türkiye’nin “Zengezur yolu” olarak tanımlamasını, içlerinde taşıdıkları Turan Projesi’nin dışa vurumu olarak okumak gerekir.

Bu yol gerçekten Güney Kafkasya bölgesine, Ermeni, Azeri halkına barış, refah mı getirecek? İşgal ve ilhak saldırıları ve düşmanlık politikası son mu bulacak? Gerçekten iki ülke arasında yaşanan çatışma sonlanıp savaş hali ortadan kalkacak mı? Uluslararası emperyalist güçlerin, petrol-gaz baronlarının ticaretine, bölgede daha fazla hegemonyasını güçlendirmesine mi hizmet edecek? Bu yoldan kimler faydalanacak? Halklar mı, yoksa ABD emperyalizmi başta olmak üzere bölgedeki komprador güçler, ticaret burjuvazisi mi kazanacak? Turancı-işgalci hayallerin belli bir süreye ertelenip, yeni dengelerin, yeni gelişmelerin oluşması mı beklenecek?

Paşinyan iradesini Aliyev’e terk etmiştir

İşgal edilmiş topraklara Ermenilerin geri dönme umut, istem ve talebini yok sayan Paşinyan, ülke içinde ciddi tepkiler almaktadır. Yönetime gelmeden önce Karabağ’ın Ermeni toprağı olduğunu ifade eden Paşinyan, Aliyev’in baskı, tehdit ve saldırganlığı sonucu adım adım bu söylemden vazgeçmiştir.

Karabağlı Ermenilerin dönüşünü gerçekçi bulmuyorum” diyen Nikol Paşinyan, “Karabağlı Ermeniler, bizim ve uluslararası toplumun desteğiyle Ermenistan Cumhuriyetine yerleşmeli ve burada Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşları olarak yaşamalı ve üretmelidirler” diyerek topraklarından işgal ve saldırganlıkla zorla koparılıp sürülmüş bir halkın binlerce yıl yaşadıkları topraklara tekrar dönme hakkını ellerinden almaktadır. Paşinyan, Aliyev’in, Ermenistan anayasasında “geri dönüş” ile ilgili maddenin çıkarılması gerektiği talebine boyun eğmektedir.

Nikol Paşinyan bu anlaşmaya dair “Tarihimizde benzersiz olan, seçkinler tarafından formüle edilip halka dayatılmayan, halk tarafından formüle edilen ve halk tarafından hayata geçirilen gerçek Ermenistan ideolojisinin zaferidir” derken tüm bağımlı ülke yöneticilerinin yaptığı bir manipülasyonun benzerini yaparak “Trump Yolu” kararının halk tarafından alındığını iddia etmektedir. Oysa başta Nikol Paşinyan olmak üzere herkes iyi biliyor ki bu karar alınırken Ermenistan halkına hiçbir şey sorulmamıştır. Bir avuç “seçkinler” tarafından alınan kararın, aslında küresel emperyalist güçler tarafından alındığını ve Ermenistan halkına manipülasyon yoluyla benimsetilmeye çalışıldığını kimse inkar edemez. Aksi takdirde şu sorunun yanıtını vermeleri gerekir; neden “barış koridoru” denilen geçiş yolu önceden açılmadı da Trump’ın müdahalesiyle bu sorun çözüldü? Bu sorunun yanıtı yoktur, zira bu yolun açılmasına onay Ermenistan ya da Azerbaycan halkları tarafından verilmedi.

Onurlu barış mı? Seçkinlerin dayattığı bir kapitülasyon mu?

Azerbaycan ile Ermenistan arasında son otuz beş yıldır süren çatışmalı süreçten çıkıp “barış” sürecine dönülmesi, tamamen “seçkinler” diye tanımlanan emperyalist güçlerin temsilcileri ve sözcülerinin kararıdır. Ve başta onların küresel ve bölgesel çıkarlarınadır.

“Devletlerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve yargı yetkisine saygı temelinde yurt içi ikili ve uluslararası ulaşımın sağlanması” olarak ifade edilen bu ortak mutabakata Aliyev uyacak mı? Toprak ele geçirmek amacıyla güç kullanımının kabul edilmezliğine sadık kalacak mı? Kimsenin buna inanmadığı bir gerçektir.

Kısa bir zaman önce Aliyev’den, Karabağ’ın abluka altına alınması, ambargo uygulanması ve etnik temizlik kararının Putin’in bilgisi dahilinde ve ortaklaşa alındığına dair bir itiraf geldi. Bu açık itiraf gizli işgal ve ilhak planının olduğunu ortaya koymaktadır. Kapitalist sistemin politikacılarının kamuoyuna ifade ettikleriyle kapalı kapılar arkasında saklı olan gizli plan, hesap ve çıkarlarının aynı olmadığını iyi bilmek gerekir.

Aliyev taleplerini artırıyor

Aliyev, Ermenistan Anayasasında olan Azerbaycan’dan toprak talep eden maddelerinin değiştirilmesini dile getirerek, bir ülkenin iç işlerine, yönetimine müdahale ederek işgal ettiği topraklar gibi her alanda sınırlarını, taleplerini genişletmeye ve dayatmaya çalışıyor.

Bir yandan Aliyev, diğer yandan Erdoğan’ın Ermenistan yönetiminden istek ve talepleri bitmiyor. Ararat Dağının Ermenistan’ın sembolü olmasından çıkarılması, soykırımın kabulünün reddedilmesi, Ermeni tarihinin Ermenistan tarihi olarak değiştirilmesi vb. talepleri ardı ardına sıralanıyor.  Her iki işgalci ülke yönetimi Ermenistan’a yönelik savaş ve işgal tehdidiyle, yönetimin iradesini kırmaya, işgalcilerin her talebini kabul etmeye hazır, zayıf bir yönetim haline getirmeye çalışıyorlar.

Ermenistan muhalefet partilerinin tutumu

Trump Yolu projesine muhalefet partilerinden sert tepkiler geldi. Yapılan görüşmeye ve sonuçlarına ilişkin “Ermenistan’ın egemenliğine yapılmış darbe”, “Ermenistan’ın haklarını yabancı çıkarlar uğruna feda eden ve ülkeyi jeopolitik güçlerin mücadele alanına çeviren mevcut yönetimin bekasını sağlamaktır” şeklinde yapılan açıklamayla birlikte Başbakan Paşinyan’ın görevini sürdürmemesi için güç birliği çağrısı yapıldı.

Hayati öneme sahip alt yapı ve geçiş yollarını yabancı aktörlerin etkisine bırakarak Ermenistan’ın stratejik özerkliğini ciddi şekilde tehlikeye attığını iddia eden muhalif parti ve politikacılar gelişmelerden ciddi endişe duyduklarını belirtti.

Washington’da gerçekleşen zirve sonucu Amerika ve Azerbaycan’ın kazanan, Ermenistan’ın ise kaybeden taraf olduğunu belirten muhalif politikacılar, bu durumu açıklamak için “iki kazanan bir kaybeden” ifadesini kullandılar.

Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan’ın attığı politik adımı olumlayan partiler de yok değil. Eski başbakanlardan Vazken Sarkisyan’ın kardeşi olan Aram Sarkisyan anlaşmada ABD’nin yer almasından memnuniyet duyduğunu belirterek “Artık kimse Syunik Koridorunu zorla açmaya kalkışmayacak. Artık Ermenistan-Azerbaycan savaşı olmayacak” dedi.

Yapılan bu anlaşmayla en azından orta vadede yeni bir savaş ihtimalinin ortadan kalktığını, ekonomik kalkınma fırsatı sunduğunu belirten eski belediye başkanı “Batılı ortaklarımızın katılımıyla elde edilenden daha avantajlı bir çözüm hayal etmek zor” diyerek bir gerçekliği dile getirdi.

Yapılan bu anlaşmadan rahatsızlık duyan taraf Erdoğan, Putin ve İran yönetimi oldu. Trump usta bir manevrayla Günay Kafkasya’da mevcut durumu iyi değerlendirerek üstünlük sağlamaya çalıştı. Ancak her şeyin tamamlanıp sonlandığını söylemek mümkün değil. Önümüzdeki süreçte gelişmelerin, dengelerin hangi yönde, nasıl gelişeceği ve değişeceğini -eğer güçlü bir halk hareketi ortaya çıkmazsa- süreç ve güçlü aktörler belirleyecektir.

Gerçek barış mı yoksa geçici çatışmasızlık mı?

Kabul etmek gerekir ki bugün savaşı da çatışmasızlığı da güçlü olan belirliyor. Güçlü olan yasalara, anlaşmalara ve hatta sınırlara karar veriyor. Ancak bilinir ki, gücün haklı çıktığı yerde adalet aranmaz. Gücün toplumlara dayattığı yaşamda barış olmaz.

İki ülke ve halk arasında süren 30 yıllık gerginlik-düşmanlık-çatışma ve savaş süreci hem Ermenistan hem de Azerbaycan halkını fazlasıyla yormuş, yıpratmıştır. Çünkü bu savaş hali ve süren çatışmalı ortam, halkların yararına ve kazanımına bir şey katmamıştır. Bu savaş onlara ne özgürlük ne de kurtuluş getirmiştir. Halklar fazlasıyla acı çekmiş ve unutulmaz maddi ve manevi kayıplar yaşamıştır. Petrol-gaz ve silah baronlarının başta ABD-İngiliz-AB emperyalistlerinin ve bölgesel hesaplar yapmaya çalışan Türkiye ve İsrail’in yararına ve çıkarına hizmet etmiştir. Kaybeden her iki ülke halkları ve emekçileri olmuştur.

Sovyetler Birliği döneminde aralarında düşmanlık husumet olmadan kardeşçe, yanyana, birbirlerine komşu olarak birlikte aynı topraklar üzerinde, emek ve özgürlük ilkeleri üzerinde yaşayan halklar modern revizyonist iktidarlar boyunca adım adım rekabet-karşıtlık ve çıkarların üstünlüğüne dayalı bir çatışmanın ortasında kalmıştır. Azerbaycan ve Ermenistan’ın sözde bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla birlikte bu kardeşlik, düşmanlık-çatışma ve savaş haline dönüşmüştür. Ve 30 yıl bu çatışma hali hiç durmaksızın bugüne dek gelinmiştir.

Paşinyan’ın başında olduğu Ermenistan yönetimi, 30 yıldır süren tehdit, saldırı ve çatışma halinin bir an olsun son bularak yerini “barış”a bırakması için her türlü dezavantajlı koşulu kabul etmeye, bir yönetimin kolay kabul edemeyeceği tavizleri vermeye razı duruma getirilmiştir.

Azerbaycan yönetiminin Ermenistan’dan sürekli toprak talebinde bulunması, tehdit şantaj ve saldırganlıktan vazgeçmemesi, bunun karşısında ise Ermenistan yönetiminin sürekli savunmada kalıp ne olursa olsun “barış”ın sağlanması, çatışmalı ortamın son bulması için uzlaşmaya, her türlü tavizi vererek geri adım atmaya, tarihsel soykırım talebinden ve değerlerden vazgeçmeye hazır hali, onu Trump’ın projesine kolayca itmiştir.

Paşinyan yönetiminin Aliyev’in tehditleri ve saldırganlıkları karşısındaki sürekli boyun eğme halinin, Ermeni ulusunun maneviyatında ve onurunda ciddi kırılmalar yaşattığı bir gerçektir. Hem ülke hem de diaspora Ermenileri Paşinyan yönetimine ciddi bir güvensizlik içindedir. Paşinyan, Ermenistan’a son otuz yılın en kötü ülke yönetimi durumunu yaşatmıştır.

Son bir yılda Ermenilerin tarihi kadim toprakları olan Karabağ’ın, ardından peş peşe dört köyün Azerbaycan yönetimine verilmesiyle Ermeni halkında ciddi güvensizlik, bıkkınlık ve kırılma yaşatmıştır. Yaşanan toprak kaybına rağmen Azerbaycan tarafından yürütülen ve son bulmayan saldırganlık karşısında Paşinyan yönetiminin gerek Rusya gerekse batı cephesinde attığı sayısız diplomatik adım, çok defa çözümsüz kalmış, saldırgan Aliyev yönetimini durduramamıştır. Uluslararası kimi dengelerin dışında, Aliyev karşısındaki Paşinyan yönetiminin yenilgi psikolojisi içinde sürekli savunmada kalan pasif ve boyun eğen, her an taviz vermeye hazır hali ona ve Erdoğan’a cesaret vermiştir.

Örneğin bazı Ermeni kaynakları, Mart 2025’te Aliyev’in, Ermenistan’a yönelik yeni bir saldırı başlatma ve işgal hazırlığı içinde olduğunu iddia etmiştir. Aliyev askeri olarak Erdoğan’ın sınırsız desteğini arkasına alarak saldırganlık politikasında pervasızlaşmış, Ermenistan’a karşı her şeyi yapabileceği ve yaptırabileceği yargısına varmıştır. Saldırganın pervasızlığı karşısında Paşinyan yönetiminin sürekli görüşme-müzakere-uzlaşma adımları her defasında sonuçsuz kalmıştır.

ABD’nin Trump yönetimi, Güney Kafkasya’da yaşanan bu duruma müdahale etme fırsatını ve kendi lehine olabilecek durumu oldukça iyi değerlendirerek, Azerbaycan yönetimine “Trump Barış Yolu”nun kabulü yönünde baskı yaparak bu anlaşmaya çoktan hazır olan Ermenistan yönetimini ise olası bir Azeri saldırısından ve işgalinden “kurtarmıştır”.

Başta ABD ve İngiliz emperyalistlerinin çıkarına ve hegemonyasına hizmet eden Güney Kafkasya’da geçici olarak sağlanan “Barış Yolu” Projesi geçici olarak bir çatışmasızlık hali yaratmıştır. Ancak kalıcı bir barıştan ve çözümden bahsetmenin, Aliyev ve Erdoğan gerici faşist yönetimlerine bakıldığında hiç de gerçekçi olmadığı rahatlıkla görülür. Çünkü Aliyev ve arkasında her türlü desteği sunan askeri olarak Azerbaycan yönetiminin yanında olmaktan hiçbir çekince duymayan Erdoğan’ın yeni Turan hayalleri halen canlı ve diridir. Bu lanetli Turan hayali, Türki cumhuriyetlerini birbirlerine bağlamaktır. Bugün bunun önünde duran engel Ermenistan topraklarıdır. Bundandır ki Ermenistan’ı işgal etme, parçalama fikri son bulmamıştır. Bundandır ki Ermenistan topraklarının ileride uygun koşullar oluştuğunda yeni dengeler kurulduğunda işgal edilmemesinin hiçbir güvencesi yoktur. Bu güvenceyi dün nasıl ki Rusya yönetimi sağlayamadıysa bugün de Trump yönetimi sağlayamaz. Çünkü kapitalist dünyanın yegâne çıkarı azami kâr, hegemonya daha fazla toprak hakimiyeti ve üstünlüğüdür.

Gerek Erdoğan gerekse Aliyev yönetiminde Ermenistan topraklarının parça parça işgali ve demografik yapısının değiştirilmesi fikri, planı ve hazırlığı sonlanmamıştır. İşgal ve imha etme fikri var oldukça gerçek anlamda barış ve huzur olabilir mi? Aliyev ve Erdoğan yönetimi Ermenistan’ın Zangezur bölgesini işgalden şimdilik geri adım atmak zorunda kalmıştır. Ancak Turan hayalleri ve Ermenistan’ı işgal ederek parçalama zihniyeti asla son bulmamıştır.

Kaldı ki bazı Ermeni kaynakları, Aliyev daha güçlü olarak askeri işgal ve saldırıya hazırlandığının altını çizmekte, Nikol Paşinyan yönetiminin duyarsızlığından dolayı onu sert bir dille eleştirmektedir.

Gerçek barışı, bölgede kalıcı istikrarı ne ABD ne Erdoğan ve ne de Aliyev ve Paşinyan sağlayabilir. Her iki ülke halkı başta olmak üzere bölge halklarının ortak özgürlük ve barış mücadelesi, halkların birbirini boğazlamak için pusuya yatmadığı, yatmayacağı gerçek anlamda kalıcı barışı sağlayabilir. Bunun da çok uzun bir zamanı alacağı bir gerçektir. Her iki ülke halkında bu yönlü güçlü istek ve talep olmasına karşın henüz yeterli bir hazırlık, çalışma, örgütlenme görünmemektedir.

Kalıcı barışı sağlayacak olan halklardır. Onlara ait olmayan savaşa karşı demokratik devrim ve ortak mücadeledir. Gerçekleşmesi zor ve uzun vadeli bir beklenti ve talep olsa da bunun dışında yürünecek her yol, atılacak her adım gerçek anlamda barışı, istikrarı, huzuru değil çatışmayı, düşmanlığı ve haksız savaşı getirecektir. Halklar şimdiden sahte barışı ve yalancı istikrarı görerek gerçek barışın, istikrar ve huzurun sağlanması için bilinçlerini ve örgütlenmelerini geliştirmek gibi ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Ne Trump ne Putin ne Erdoğan ve ne de Aliyev ve Paşinyan asla barışı getirip bölge halklarına huzur ve istikrar sağlayabilir. Haksız savaşın, işgal ve imhanın sahipleri, yaratıcıları asla barışı getiremez. Barışı getirecek olan halkların devrimci elleri, aklı ve birliğidir.